Bundan 5 yıl önce, 22 yaşındaydım, askerlik yeni bitmişti. İş bulana kadar bakkalda annemle babama yardım ediyordum. Milli olmamış, bir amın tadına bakmamıştım henüz. Elim sikimde geziyordum resmen. Bakkala gelen komşu kadınlara ve kızlara farklı gözle bakar olmuştum. Utangaç ve içine kapanık biri olduğum için arkadaşlarım milli olurken ben gece gündüz 31 çekiyordum. Bu da benim daha çok içime kapanmama sebep oluyor ve ruh sağlığımı olumsuz etkiliyordu. Bunun üzerine annem fal, büyü işlerinde isim yapmış yaşlı bir kadının evine götürdü.

Kadın beni okuyup üfledi, kurşun döktü. Sonrasında kadın bir şey demeden beni odadan çıkardı. Ama içerde annemle birkaç dakika kaldılar. Annem odadan çıktığında yüzü kızarmış gibiydi. “Anne kadın ne dedi?” diye sordum birkaç sefer, ama annem bana cevap vermek yerine sorularımı geçiştirdi. O günden sonra annemle babamın aralarında fısıldaşmalarına çokça şahit oldum. Beni fark ettikleri anda konuşmalarını kesiyorlar yada konuyu değiştiriyorlardı. Bu halleri bendeki merakı büsbütün artırıyordu.

Bir gün bakkalda annemin olmadığı bir zamanda babam dükkanın kapısını aralayıp, “Gel oğlum, seninle konuşacaklarım var!” deyince meraklandım. “Ne oldu baba, hayırdır?” dedim. “Oğlum artık büyüdün, askerliğini de yaptın. Bir sıkıntın derdin varsa bana anlat, ben senin babanım!” deyince, “Yok baba, ne sıkıntısı?” dedim karşılık olarak. Babam başımı okşayarak, “Oğlum, bana anlatabilirsin, benden çekinme. Burada erkek erkeğe konuşuyoruz. Bir ihtiyacın varsa söyle!” dedi bu sefer.

Babamın bu ‘Erkek erkeğe konuşuyoruz’ lafı konunun ne olduğunu az çok açığa çıkarmıştı. O nedenle utandım. Babam konuyu hiç evirip çevirmeden, “Sen milli oldun mu?” diye sorduğundaysa yüzüm kıpkırmızı oldu. Başımı ‘Yok’ anlamında salladığımda gülümsedi. “Geçen kadının dediği doğruymuş demek ki. Bu halin kaç zamandır benim de dikkatimi çekiyordu ama seni üzmemek için ses etmedim. Oğlum daha önce deseydin ya bunu, bulurduk bir çaresini!” dediğinde utancımdan yerin dibine girecektim. Babamın daha fazla konuşmasına izin vermemek için dışarı çıktım ve o gün bakkala dönmedim bir daha.

Sonraki birkaç gün boyunca annemle babamın fısıldaşmaları devam etti. Ben ikisinin de yüzüne bakmaya utanıyordum, ama onlar bana içtenlikle yaklaşmaya çalışıyordu. Utandığım için yemekleri bile odamda tek başıma yiyordum. Ancak bir akşam geç bir saatte babam beni çağırdı salona. Annem yoktu. Yanına oturmamı istedi. Bana bir erkeğin ihtiyaçları olduğunu, bunların giderilmesi gerektiğini yoksa içten içe zarar vereceğini dini örnekler de vererek anlattı.

Babam, “Bu işin asıl çaresi senin evlenmendir, ama bizim halimiz buna izin vermiyor yavrum. Bu halde, bu parasızlıkla seni evlendiremeyiz. Bir iş bulup çalışsan para biriktirsen, ama o da ne zamana olur belli değil. Ama bu işi evlilik öncesinde halletmek gerek… Biz bu meseleyi annenle konuştuk uzun uzun. Seni geneleve göndermek istediğimi söyledim, ama annen yanaşmadı buna. Ben oğlumun öyle pis, ahlaksız yerlere gitmesini istemem dedi…”

“Bizim bakkala devamlı gelen Çingene bi kadın var hani, kocası hapiste. Ona söylemiş annen, meseleyi anlatmış. Kadın, Tamam, yaparım ama karşılığında veresiye alışveriş ederim demiş. Bunlar Çingene, ne yapacakları belli olmaz, yarın öbür gün başımız bunlarla derde girer, kurtulamayız dedim annene, o da, Haklısın dedi. En sonunda kendi göbeğimizi kendimiz kesmeye karar verdik. Bu işi annen halledecek yavrum. Bu fedakarlığı gösterecek…” dedi.

Babamın sözleri bittiğinde ne demek istediğini anladığım için, “Ya baba git işine, deli misin nesin!” dedim tepkiyle ve odama girdim. Ancak babamın ciddi olduğu peşimden odama geldiğinde belli olmuştu. “Kadın halledecek oğlum, çekinmene gerek yok. Neticede öz anan değildir, üveydir. Kendisi kabul ediyor, ben kabul ediyorum, niye itiraz ediyorsun?” deyince, “Ya baba sen hasta mısın, kadın benim üvey de olsa annem, böyle saçmalık olur mu?” dedim.

Ama babam aynı sözleri tekrarladı. “Biz ikimiz bu işin tüm vebalini üstümüze aldık oğlum, bunun günahını öte tarafta biz vereceğiz. Senlik bir şey yok!” dediğinde, “Ya baba senin kafan iyi mi, böyle şey olur mu ya, delirdiniz mi siz?” dedim öfkeyle ve zorla çıkardım odadan, kapıyı da kilitledim. O gece gözüme uyku girmedi. Nasıl olur da böyle bir şeyi akıllarına getirebildiklerini anlayamıyordum.

Birkaç gün bakkala gitmedim, odamdan dışarı çıkmadım. Öfkem geçtiğinde yeniden bakkala gittim, ama özellikle annemin yüzüne bakmamaya çalışıyordum. O da aynı şekilde davranıyordu bana. Babam da konudan bahsetmedi bir daha. Ancak bu mesele yıllar yılı içimi kemirip durmuştu, ta ki şimdiye kadar…

Vakkas sırıtarak bana baktıktan sonra, “Soyun lan göt!” dedi öfkeyle. Abuzer ve Vakkas’ın bakışları önünde utana sıkıla soyunmaya başladım. Annem başını öne eğmişti, beni görmek istemiyordu. Baksırım döl içinde kalmıştı. Boşalmıştım ama hiç hissetmemiştim bunu. Yarağım Abuzer’inki kadar büyük olmasa da Vakkas’ınki kadar vardı. İyice şişmiş, sertleşmişti.

Tamamen çıplak kaldığımda, Vakkas, “Lan tüysüz, daha önce hiç karı siktin mi?” diye sordu. Yaşadığım heyecanı hemen anlamıştı. Bu soru karşısında yüzüm daha da kızardı, çünkü bu benim için ilk olacaktı. Hayatımda sikeceğim ilk kadın üvey annem olacaktı. Annem de cevabımı bekliyor gibi başını kaldırıp gözlerini bana dikmişti.

Başımı ‘Yok’ anlamında yukarı kaldırdığımda Abuzer ve Vakkas kahkahalara boğulurken, annemin kızaran yüzünün şekli değişti. Birazdan üvey oğlunu milli yapacaktı. Abuzer iğrenç kahkahalarının arasında, “Koca karı oğlunu milli edecen, gurur duy!” dediğinde, Vakkas, “Bu yaşa kadar niye beklettin bu oğlanı, verseydin ya daha önce!” dedi sırıta sırıta. Babamın dediğini yapsaydım annem beni yıllar önce milli etmiş olurdu. Şimdi de milli edecekti, ama aradan 5 yıl geçmişti.

Vakkas, “Ulan göt, bak bu akşam buraya gelmesen bunlar olmayacaktı, milli olamayacaktın. Demek ki olacağı varmış, hayırlı olmuş!” dediğinde, Abuzer, “Şükret lan bize pezevenk, sayemizde erkek olacaksın!” dedi. Sonra da annemi bana doğru iterek, “Hadi koca karı, senetleri imzaladın, şimdi de yapman gerekeni yap!” dedi gülerek. Vakkas da, “Dur bakalım, nasıl olacak bu iş ben de çok merak ediyorum!” diyerek sırıttı.

Annem bana doğru bir iki adım attı. Ben olduğum yerde duruyordum. Kalbim heyecanla atıyordu. Yıllar önce babamın yapmamızı istediği şey şimdi gerçek olacaktı, ama yanımızda iki yabancı adam varken. Yaşadığım heyecan anneminkinden çok daha fazlaydı. Annem altına yastık koyduğu dizlerinin üzerine çöktü. Başını hiç kaldırmadan sol elini çekinerek halen üzeri döllerimle kaplı yarağıma attı. 10 yaşında sünnet olduğum günden sonra ilk defa eli sikime değiyordu. O an içimden bir elektrik akımı geçti sanki.

Başını kaldırmadan sertliğini koruyan yarağımı tutup sıvazladı parmaklarının ucu ile. Sonra da ağzına aldı. O an bayılacak gibi oldum. Döllerle kaplı yarağım üvey annemin ağzındaydı. Az önce Abuzer ve Vakkas’ın oluk oluk döllerini yutmuştu, benimkinden de iğrenmiyordu.

Yarağımın kafasını dudaklarının arasında bir süre emdi meme emen bir bebek gibi. O anda elimi saçlarına attım. Her zaman arap sabunuyla yıkadığı saçlarını okşarken annem de gittikçe kalkan yarağımı ağzına daha çok almaya başladı. Dili yarağımın kafasına değiyordu, daha doğrusu ağzının içindeki yarağımın kafasını dilliyordu. Annem böyle sakso çekmeyi nereden öğrenmişti? İbadetini aksatmayan, tesettürlü bir kadın için sıra dışı bir durum gibi görünüyordu bu hali.

Annemin saksosu gittikçe hızlanıp yoğunlaşmaya başlamıştı. Ben de saçlarını çekiyordum. İki adam da pis pis sırıtıp bize bakıyor, alay ediyor, küfrediyordu. Annem başını ileri geri oynatmaya başlamıştı artık, aynı zamanda sağa sola çeviriyordu. Yarağım son noktasına gelmiş, şişmiş, demir gibi sertleşmişti. Abuzer, “Koca karı, tamam hadi!” dediğinde annem yarağımı çıkardı ağzından. Ayağa kalkarken gözlerimiz kesişti. Yüzü kıpkırmızıydı yine. Yaşadığı utanç çok barizdi, ama ikimizin de başka şansı kalmamıştı.

Abuzer annemin sulu dışkısı ile kaplanan yarağını çantasından çıkardığı ıslak mendillerle silmişti. Kalkık yarağını göstererek, “Yala bakalım, daha da sertleştir şunu!” deyince annem eğildi, bu kez dizlerinin üzerine çökmeden ayakta domalarak ağzına aldı yarağını. İştahlı bir saksoya başlamıştı, öne arkaya ağır hareketlerle yaylanarak Abuzer’in yarağını ağzına sokup çıkarıyordu. Sağ eli ile Abuzer’in elini tutmuş, sol elini de kaslı ve kalın kalçasına dayamış destek alıyordu, tam önünde değil, hafif çaprazında kalmıştı Abuzer’in.

“Immm, ommm, ummm!” sesleri çıkara çıkara saksoya devam ederken, Vakkas, “Hadi lan, ne duruyon, sen de katıl öyle öküz gibi durma!” dedi pis pis gülerek. Sonra da, “Sen de ananın amını em!” diye adeta emir verir gibi konuştu. Annem bu konuşmayı duymamış gibi saksoya devam ederken, Abuzer, “Hadi geç!” dedi başıyla işaret ederek.

O zaman annemin arkasına geçtim. Ellerim ilk anda kalçalarına değdiğinde boşalacak gibi sarsıldım. Sonra da dolgun ve yağlı göt yanaklarını kavradım. Annem arkasında olduğumu biliyordu, ama hiç tepki göstermiyordu. Yavaşça dizlerimin üzerinde çöktüm. Şimdi annemin kıllı ve ayrık duran amı ile genişlemiş ve sulu dışkısı ile kaplanmış göt deliği karşımdaydı.

Yatağın üzerinde duran el havlusuna uzandım ve bununla göt deliğinin ağzını sildim. Bu sırada annem sanki benim daha rahat etmemi istiyormuş gibi yana doğru birkaç adım atarak Abuzer’in önüne geldi. Ben de dizlerimin üzerinde sola kaydığımda amı ve götü tam karşımdaydı yine. Kalçalarını tutup okşarken annem başını hızlı hızlı kaldırıp indirerek Abuzer’in yarağını boğazına kadar sokup çıkartmaya başlamıştı. Belden yukarısı aşağı yukarı kalkıp iniyordu.

Göt yanaklarını kavradım. Annem bacaklarını iki yana açtı biraz daha. Benim ne yapacağımı biliyordu, daha rahat ve zevk alabilecek pozisyonu yaratmıştı hem kendine hem de bana. Yavaşça başımı yaklaştırdım. Ayrık duran kıllı amına dilimi değdirdiğimde iğrendim ilk başta. Abuzer annemin amını adeta yerken ben iğrenmiştim. Dilime ve ağzıma garip, kekremsi bir tat gelmişti.

Ancak annemin ağzımın ve dilimin amına değmesinden büyük bir keyif aldığını koca gövdesi titrediğinde anladım. O zaman yeniden dilimi uzattım ve amını bir dondurma yalar gibi yaladım. Annem o anda ağzı yarakla dolu olduğu halde inlediğinde doğru yolda olduğum belliydi. Dilimi amına bastırarak yaladım bu sefer. Amının etli, kızgın ve sarkmış büyük dudaklarının titrediğini gördüm, içinin yakıcı sıcaklığını hissettim.

İki elimi kalçalarına attım. Siyah tüylerle kaplı dolgun kalçalarını kavradım sıkıca. Yeniden daha da bastırarak amını dillediğimde annem götünü oynattı sağa sola. Bu sırada Vakkas annemin sağ elini alıp yarağına attı. Annem de yarağını sıvazlamaya başladı hemen ardından. Yüzümü daha da yaklaştırdım ve koku almamaya çalışıp amını emmeye başladım.

Acayip bir şeydi bu. Annemin geniş, derin amı ağzımla bütünleşmişti. Dilimle, dudaklarımla amını emiyor, yalıyordum. Amının ve kasıklarının siyah sert kılları yüzüme, dudaklarıma batıyordu, ama aldığım keyfin yanında hiçbir şeydi bu. Benden hariç annem de büyük bir zevk alıyordu. Götünü oynatmasından ve yarakla dolu ağzına rağmen çıkardığı iniltilerden anlaşılıyordu.

Yarağım sertliğinin son noktasındaydı artık. Biraz önce boşalmıştım ama hiç hissetmemiştim. Oysa şimdi tüm bedenimle, ruhumla hissediyordum bunu. Yarağımın içi bir an önce annemin amına girip akmak isteyen döllerimle doluydu. Kendimi tutmak için çabalıyordum. Abuzer ve Vakkas gibi deneyimli olmadığım için bunu ne kadar başarabileceğimi bilmesem de elimden geleni yapmaya çalışıyordum.

Annemin amını iştahla emerken, annem de daha yoğun ve iştahla somuruyordu Abuzer’in yarağını. Aynı şekilde sağ eliyle de Vakkas’ın yarağını koparacakmış gibi sıkıyor, yoğuruyordu. Vakkas birkaç kez kafama vurup, “Anan yanıyor lan!” deyip durdu.

İlk duyduğumda iğrenmeme neden olan bu sözün maalesef doğru olduğu ortadaydı. Annem gerçekten de yanıyordu…